Burak ile saat 07.30 da, bizim eve buluştuk. Malzemeleri arabaya koyup, sahilin yolunu tutuk. Havalar bugünlerde iyi olduğu için, denizde iyiydi. Sahilden açılınca, Palamut avı için yüzey sırtısı çekmeye başladık. İlk Palamutları, Adrasan Koyunda avlamaya başladık. Koyda 4 – 5 Palamut avladıktan sonra, balık avına Sulu Adada devam etmeye karar verdik.
Sulu Ada’ya doğru giderken, yolda da Palamut avlamaya devam ettik. Sulu Adada birkaç Palamut daha avladıktan sonra, Palamut’u yem yaptığımız Akya oltasını hazırladık. Hazırlıklar tamam olunca oltaları denize bırakıp, rölanti hızında dolaşmaya başladık. Öğlene kadar dolaştık. Balon Balıklarının dışında, oltalara vuran olmadı. Öğlene doğru yemli takımları toplayıp, bir süre jigging yaptık. 12.30 gibi öğle arası verdik. Teknede yemeğimizi yeyip, dinlendik.
Öğleden sonra saat 14.00 gibi yeniden, yemli dip takımlarımızla Akya için dolaşmaya başladık. Bu sefer Akya, bizi fazla bekletmedi. Ava başladıktan 15 – 20 dakika sonra, Burak’ın olta hızla eğildi ve kolama şiddetle boşaldı. Akya, oltadaydı. Sabahtan beri beklenen o en güzel an gelmişti. Akya, sıkı mücadele ediyor, yorulmak bilmiyordu. Bu durum bizim için daha keyifliydi. Hem sohbet ediyor, hem de Akya ile mücadeleye devam ediyorduk. Yorulan oltayı diğerine vererek dinleniyor, sonra yeniden Akya ile mücadeleye devam ediyordu. 25 – 30 dakika geride kalmıştı. Akya, teknenin altında gözükmeye başlamıştı. Akya, teknenin yanına gelince, Burak bana doğru yaklaştırdı. Bende uzanıp Akya’yı tekneye aldım. Yine, güzel bir Akya avı yapmıştık. Akya’yı teknede görmek çok güzeldi. Ama her seferinde, “bu balık 30 dakika önce serbestçe denizde dolaşıyor ve av yapıyordu. Denizin kralı oydu. Şimdi, teknenin içinde yatıyordu. Avcıydı, av olmuştu.
Akya’yı tekneye aldıktan sonra pek oyalanmadık. Oltaları toplayıp, geri döndük. Güzel bir gün, güzel bir avla şenlenmişti.
